Peter Pan küçük, çevik, akıllı ve uçabilen bir masal kahramanıydı. O kimsenin yerini bilmediği Çocuklar Adası'nda yaşardı.

Güzel bir akşamdı. Bir memur olan İvan Dimitriç, tiyatro ikinci sırada oturmuş, bir oyun izliyordu. Tiyatroyu seven Dimitriç, oyunu içinde hissederek, mutlu bir şekilde oyunu takip ediyordu. Ancak birden yüzü değişti. Bir gariplik vardı. Dimitriç'in yüzü buruştu, gözleri yaşardı, ağzını kocaman açtı. Sonunda büyük bir gürültü kopararak öyle bir hapşırdı ki, sessizliği bozuverdi.

Alis bir süredir piyano dersi alıyorsu. O gün akrabaları Alis'ten piyano çalmasını istediler. Alis piyano çalmayı çok sevdiği halde kalabalık önünde çalmak istemiyordu. Kalabalık onu çok korkutuyordu. Bunu annesine söyledi. Annesi: Kızım çok güzel çalıyorsun. Korkacak bir şey yok. Güzellikleri paylaşmak insanı mutlu eder, dedi. Ama Alis'in korkusu pek geçmedi. Bir süre bahçeye çıkmak için izin istedi. Alis bahçeye çıkar çıkmaz koşmaya başladı. Koştu, koştu... Sonunda gücü tükendi. Bir ağacın altına uzanıp

Bir zamanlar, ülkenin birinde Alaaddin isimli bir genç yaşıyormuş. Fakir biri olan Alaaddin, kralın güzel kızına aşıkmış. Bunu bilen herkes, değil prenses ile evlenmek, sen o saraya bile giremezsin, diyerek onunla alay ediyormuş. Gel zaman git zaman, Alaaddin bir gün ormana ağaç kesmeye gitmiş. İlk kestiği ağaç devrilir devrilmez, içinden bir lamba çıkmış. Çok şaşıran Alaaddin, lambayı alır almaz, dev gibi cin çıkmış ortaya.

Çok uzun zaman önce, ülkenin birinde Gulliver isimli bir doktor yaşıyormuş. Sevilen ve işinde başarılı olan doktor Gulliver'in en büyük tutkusu denizmiş. Düşlerini, denize açılıp, yeni ülkelere gitmek süslermiş. Günlerden bir gün, Kaptan Richard ile tanışan Gulliver,düşlerini gerçekleştirme fırsatı bulmuş. Kaptan Richard, gemisine yardımcı olacak birini arıyormuş. Severek işi kabul ediyorum demiş Gulliver. Bunu söylerken, sevinci yüzünden okunuyormuş.

Hepimizin çok sevdiği, masmavi suların en derin yerinde, Denizler Kralı yaşarmış. Görkemli şatosu, büyük bir mercan adasının üzerinde yükselirmiş. Burası balıkların en güzellerinin, çiçeklerin en renklilerinin süslediği olağanüstü, denizler ülkesiymiş. Denizler Kralı, şatosunda kızları ile birlikte yaşarmış. Kızlarının en güzeli deniz kızı olan Karya, çok şirin ve çok meraklıymış.

Bir zamanlar, küçük bir kulübede, bir oduncu ile karısı yaşarmış. Tek dilekleri, onları yalnızlıktan kurtaracak bir çocuklarının olmamasıymış. Günlerden bir gün, oduncunun karısının gözü, kulübelerinin arkasındaki bahçeye takılmış. Çok bakımlı olan bahçede, renk renk çiçekler, çeşit çeşit sebzeler varmış. Hele çan çiçekleri bir başka güzelmiş. Genç kadın bütün gününü, bu bahçeye bakmakla geçirirmiş. Akşama kocası gelir gelmez, karşısına dikilip; Şu arkamızdaki bahçede Çan çiçekleri gördüm. Çok canım isted

Çocuklara hem dünyayı tanıtacak hem de hayvan sevgisini besleyecek renkli, resimli, sıcacık hikayeler.. Pedagog Elmas Demirel denetiminde, 4-8 yaş grubu için hazırlanan hikayeler çocukların zihinsel gelişime destek olacak. Kitapların sonlarında hikayenin geçtiği ülkeler hakkında yazılan kısa notlar da bilgi dağarcıklarının gelişmesine katkı sağlayacak. Sivaslı Hasan ve köpeği Dostun heyecanlı macerası, hayvanların ne kadar iyi bir dost olduğunu anlatıyor.

O gün hava çok güzeldi. Güneş tepede parlıyordu. Şeker, arkadaşı Cem ve kendisi Kara'yla birlikte gezintiye çıktılar. Önce yanındaki ormana gittiler. Buldukları çalıçırpılarla ateş yakıp, etrafında oturdular. Ormanda ateş yakmanın tehlikesi olabileceğini düşünmemişlerdi.