Gökkuşağı Sitesi Çocukları bahçede toplanmıştı. Neşeliydiler. Oyun oynayanlar, şakalaşanlar, birbirine sataşanlar, kafa kafaya vermiş söyleşenler... Cıvıl cıvıldı ortalık. Nilgün'le Feride yapışık ikiz gibiydi. Kırgın ve dargın oldukları zamanlarda bile birbirlerinden ayrılmazlardı. Kovalamaca oynuyorlardı. Nilgün öndeydi. Çevikti, koşucuydu. Onu yakalamak hiç de kolay değildi. Sonra ne mi oldu? Neler olmadı ki? Her şeyi kitabı okuyunca öğreneceksiniz...

Emine Hanım, sevimli kedisi Gelincik'e iyi bakmakta; sütünü, ciğerini ihmal etmemektedir. Ancak bunlar Gelincik için yeterli olmaz. Çünkü o, sevgisini sunabileceği, konuşup anlaşabileceği bir arkadaş istemektedir. Bir gün, bu özlemle evi terk eder, sokaklara çıkar. Adım attığı her yeni ortamda değişik yaşamlara tanıklık eder. Bu yaşamların sevincine ve kederine ortak olur. Sevimli bir kedinin gözlerinden farklı insan yaşamlarına bakan bu roman, her yönüyle soluk kesici bir yolculuğa çıkmak isteyenler için..

Gökkuşağı Sitesi Çocukları bahçede toplanmıştı. Neşeliydiler. Oyun oynayanlar, şakalaşanlar, birbirine sataşanlar, kafa kafaya vermiş söyleşenler... Cıvıl cıvıldı ortalık. Nilgün'le Feride yapışık ikiz gibiydi. Kırgın ve dargın oldukları zamanlarda bile birbirlerinden ayrılmazlardı. Kovalamaca oynuyorlardı. Nilgün öndeydi. Çevikti, koşucuydu. Onu yakalamak hiç de kolay değildi. Sonra ne mi oldu? Neler olmadı ki? Her şeyi kitabı okuyunca öğreneceksiniz...

Size bu satırlarımla geçmişte kalan eski bir mahalleyi, orada yaşanmış çocukluğu ve yine oradaki insanlardan bazılarının renkli kişilikleriyle yarattıkları olayları anlatmaya çalıştım. Gözleriniz satırlarda gezinirken tatlı bir gülümsemenin dudaklarınıza takılıp kalmasını diliyorum.

Arkadaşlar, merhaba. Benim adım Defne. Sizden biriyim. Siz nelerden hoşlanır, nelere kızarsanız, ben de aynıyım. Babam köydeki evimizi çok seviyor. Oraya Büyük Evyapıyor. Çocukluğunun geçtiği o evde çok anıları varmış. Her zaman, defne, kızım, orası bizim yaşam kaynağımızdır. Bizim için bir hazine gibidir. Çünkü anılarımız çok değerlidir, der. İşte bu kitapta size bu büyük hazinevi anlatacağım.

Cancan'ı hatırladınız mı? Size onu önceki kitapta tanıtmıştım. Hani cin gibi akıllı, size çok benzeyen bir çocuk vardı, hah, o Cancan işte, bildiniz. Şimdi size Cancan'ın yeni maceralarını anlatacağım. Uu uuuf, neler yok ki bu maceralarda! Pir mandolin, sihirbaz bir palyaço, Cancan ile annesinin pikniği veeee turizm cennetimiz Pamukkale'nin meşhuuur travertenleri. Traverten nedir? dediğinizi duyar gibiyim. Eh, onu da Cancan anlatsın size.

Küçük bir tekneye atlayıp Öykü koylarını dolaşmak ister misiniz? Bu kitap, Sizi öykülerin tatlı yolculuğuna çıkaracak. Haydi gelin! Teknemiz kalkıyor...

Sıla bu;gezmeyi yeni şeyler keşfetmeyi,dostluğu,iyi arkadaş olayı ve paylaşmayı çok seviyor.

Sizi Azmiye'yle ve yaşadığı her şeyi yazdığı günlüğü Azmi'yle tanışmaya davet ediyoruz. Azmiye'nin ablasıyla, anne-babasıyla ve arkadaşlarıyla yaşadıkları; onu mutlu kılan ve hüzünlendiren şeyler; gençlerin çoğu zaman sadece birbirleriyle paylaştığı sırlar... Hepsi Azmi'nin sayfalarının arasında. Ayşe Yamaç'ın zengin kaleminden...

Öğretmen, öğrencilerine birer bitki tohumu çimlendirmeyi ödev verir. Öğrenciler tohumları ekerler; çimlenmesini, yeşermesini beklerler. Bir süre sonra tohumlar yeşermeye başlar. Yalnız, Özgür'ün ektiği tohum çimlenmez. Özgür, gidip gelir, tohumuyla konuşur. Sonunda tohum, yeşereceğine ilişkin söz verir.

Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde, dünyanın unutulmuş bir köşesinde, bir ülke varmış. Bu ülkede yazı yok, dil ustası az, dilbaz çokmuş. Dilbazların kimi tatlı diliyle yılanı deliğinden çıkarır; Kimiyse biri beş eder, yalanı baş edermiş. Dinleyenler durur mu? Onlar da beşe on katar, şişirdikçe şişirirlermiş. Böylece doğrular yerinde sayarken, yalan dünyayı dolaşırmış. İşte Ayşe Yamaç, böyle diyarlarda yaşayan bir dilbazın öyküsünü anlatıyor bu kitapta. Keyifli okumalar...

Bir varmış, bir yokmuş. Birinin arkadaşı iki, ikininki üçmüş. Ormandaki büyük çamın dibinde, küçük bir yuva varmış. Bu yuvada, tavşan ailesi yaşarmış. Ailenin en küçük üyesi olan Şeker Tavşan'ın tüyleri bembeyazmış. Kendisine benzeyen dört kardeşi daha varmış. Günün birinde Ayşe Yamaç adlı yazar anlatana dek, bu şeker mi Şeker Tavşan'ın masalını kimseler bilememiş. Bu kitabı okuyunca ilk öğrenen siz olacaksınız.

Arkadaşlar, Merhaba. Benim adım Defne, sizden biriyim. Siz nelerden hoşlanır, nelere kızarsanız, ben de aynıyım. Bu kitapta size, nasıl pasta ustası olduğumu anlatıyorum. Hem sadece o kadar da değil. Birbirinden güzel başka öykülerim de var. Hadi, çevirin sayfaları Benimle tanışmak istemez misiniz?

Bulutların üzerinde, perilerin yaşadığı bir ülke vardır. Adı Periler Ülkesiydi. Yeryüzünde olan her şey bu ülkede de vardı: Ağaçlar, bitkiler, çiçekler, kuşlar, kelebekler, arılar Fakat bunlar bulutlardan yapılmıştı. Evler, köprüler, arabalar, sandallar Yeryüzünden bakıldığında bembeyaz bulutların dışında hiçbir şey görünmüyordu. Orada perilerin yaşadığını hiç kimse bilmiyordu. O perilerin biri de Sisti. Sis, hem pek akıllı, hem de pek meraklı bir küçük periydi. Arkadaşlarının ve onun başından öyle şeyler

Soluksuz okuyacağınız bu romanda Dr. İlker Selman sizi olağanüstü bir serüvene götürecek... Yeşilderililer Serisi'nin ilk kitabı olan Otani Köyü'yle geleceğe yolculuk edeceğiz. Evet, geleceğe yolculukl, ama son teknoloji yok romanda. Nükleer savaşlar, kıtlıklar ve doğal afetler sonucu dünya yaşanmaz bir hâle gelmiş. Ülkelerin kimisi tamamen yok olurken, kimisi tekrar toparlanmaya çalışıyor. Otani Köyü ise çok değerli bilim adamlarının yaşadığı, yemyeşil bir köy... Bir grup bilim adamının dâhiyane projesiy