Türkiye, sadece Türkiye'den ibaret değildir. Asırlara dayanan muhteşem bir tarihi olan Türklerin Anadolu'yu vatan tutuşlarının üzerinden yaklaşık 1000 yıl geçti. Malazgirt'le başlayan yeni maceramız, Selçuklu-Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti ekseninde devam ediyor. Azerbaycan, Kırım, KKTC, Kerkük, Musul, Bosna, Türkistan, Pakistan, Irak, Arakan, Suriye, Libya, Cezayir, Musul ve Batı Trakya ile güçlü bağlarımız vardır. Gönül ve inanç coğrafyamızın sınırları büyük, ufku geniş, sahası derin, gücü muhteşemdir.

Osmanlıca tabiri, Arapça elifbadan Farsça ve Türkçe bazı seslerin takviyesiyle oluşturulmuş alfabe ile belli bir dönem Türkçenin yazılıp okunmasını ifade eder. Osmanlıca tabiri yerine bazen Osmanlı Türkçesi ifadesi kullanılıyor ki bu adlandırma da ne kadar doğru orası da tartışmalıdır. Aslında belki en doğru adlandırma günümüzden geriye doğru baktığımızda Eski Yazı olmalıdır. Eski yazı ile oluşturulmuş ve günümüze intikal eden pek çok resmî, edebî ve hususî belgeler günümüze ulaşmış, arşivlerimizde, kütüpha

Gül yetiştirenler, dikenli kuru çalıyı sabırla gübreler, sularlar. Bilirler ki dikenli kuru çalıdan bir gün goncalar belirecek, günü gelince o goncalar tabak gibi açacaktır. Bu amaçla dikene su vermek boşa gitmiş sayılmaz. Öğretmenler de böyledir. İçimizde güller açsın diye sabırla, özveriyle zihinlerimizi sulamaya devam ederler. Dikensiz gül bahçesi isteyenler doğanın kanunlarına karşı gelirler. Bunlar, kendilerini dikensiz gül sananlardır. Siz hiç bahçesindeki dikenleri tek tek tıraşlayan bir bahçıva

Moğolca, Altay dilleri kuramı, Türkçe ile olası bağlantıları çok konuşulan, tartışılan konular arasındadır. Bu tartışmada sonuca ulaşılması için katılımcıların Altay diye tanımlanan dilleri bilen kişiler olması gerekir. Ne yazık ki Türkiye'de dilci akademisyenler bugün bile hiç Moğolca bilmezler. İşin üzücü yanı, günümüzde dünyada bu konuda otorite kabul edilen, çok popüler olmuş birkaç ad Türkçe ya da Moğolca ikisini de bilmeyen bireyler. Zaten her durumda Türkçe öğretmenlerinin Moğolca bilmesi birçok açıd

Eski zamanlarda bozkırda yaşayan yarı yerleşik Türklerin siyasal iktidar anlayışı, Tanrı tarafından verildiğine inanılan kut ile meşruiyet tartışmalarını sonlandırmaya ve askeri başarılarla otorite kurmaya dayanıyordu. Onuncu yüzyılda İslam coğrafyasına girilmesiyle birlikte, İslam siyasal iktidarının uhrevi yönünden etkilendiler ve iktidar anlayışlarını buna göre yeniden şekillendirdiler. Bu ilk önemli değişimdi ve Selçuklu Sultanizmi olarak ortaya çıkan yeni siyasal oluşum, söz konusu etkileşimin sonucuyd

Antalya'nın Akseki ilçesine bağlı Çukurköy'deki aileleri geçmişte günümüze kadar ele alan elinizdeki çalışma Hayri Yılmaz'ın uzun yıllar boyunca yaptığı araştırmalara ve Çukurköylülerin anlattıkları esas alınarak oluşturulmuştur. Hayri Yılmaz bu çalışmasında Çukurköy'ün ailelerini araştırmış, ailelerin şecerelerini ortaya koymuştur. Bu ayrıntılı aile şecereleri tarih, kültür ve sosyoloji alanına zengin malzeme sunmaktadır. Eser bu bakımdan kendisinden sonra yapılacak araştırmalara kaynaklık edecek bir ça

Türklerin Anadolu'yu Türk yurdu haline getirmesindeki antropolojik, sosyolojik ve ekonomik dinamikler nelerdi? Türk akınlarının göçebeliği içeren doğası fethin seyrini nasıl etkiledi? Türkler Anadolu'ya yerleşince köy ekonomisine ne türden bir katkı sağladılar ve yerli halktan neler öğrendiler? Anadolu tarımı, nüfusu, coğrafyası ve ekonomisinin Orta Çağ'daki durumu ve evrimi nasıl gerçekleşti? Tarikatların Anadolu toplumu üzerindeki dinî misyonu ne idi? İşte tüm bu soruların cevapları alanın uzmanı olan yet

Bu kitap, Bizans tarihyazarı Prokopios'un sekiz kitaptan oluşan Savaşlar Üzerine adlı eserinin ilk kitabının tercümesidir. Geç Antik Dönem'in son büyük tarihyazarı olan Prokopios'un bu hacimli yapıtı, altıncı yüzyılda gelişen olayları anlamak ve çözümlemek için temel bir kaynak eserdir. Bizans İmparatorluğu ve iletişim kurduğu halklara dair eserde yer alan tafsilatlı bilgiler ziyadesiyle önemlidir. Prokopios'a ait dünyaya dahil olmak ve bu dünyanın ihtiva ettiği bilgilerle altıncı yüzyılı inşa etmek günümüz

Bu eser, Özbekistan Cumhuriyeti'nin Andican vilayetinde dünyaya gelen, bilim insanı, Uluslararası Babur Vakfı'nın kurucusu ve Babur uluslararası bilimsel keşif gezilerinin rehberi Zokirjon Mashrabov için hazırlanan bir armağan kitabıdır. Profesör Mashrabov'un Babur ve Baburlular Devri medeniyeti ve kültürüne dair kaynakların araştırılması ve ortaya çıkarılmasına sunduğu katkılarını, bu vesileyle bilim dünyasına kazandırdıklarını hatırlamak ve onurlandırmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu armağan kitapta, dostla

Türkçemizde Geçmişi olmayanın, geleceği de olmaz şeklinde çok güzel bir atasözümüz vardır. Ağaçları yeşerten, meyve verdiren, yaşatan nasıl ki kökleri ise; toplumları da diri tutan geçmişi ile bağlarını sağlayan, yaşam coşkusu veren kültürleridir. Bu nedenle, geçmişimizle bağlarımızı irdelemenin, günümüz değer yargılarının kaynaklarını doğru algılamamıza vesile olacak eserleri yayın hayatına kavuşturmanın, okuyucu ile buluşturmanın önemli bir görev olduğu düşüncesindeyiz. Bu bakış açısı içinde hareket ed