Pered vami odin iz luchshikh, mnogokratno ekranizirovannykh romanov XX veka o rastsvete Osmanskoj imperii, o strashnom i velikolepnom veke. Svoego naivysshego rastsveta imperija dostigla v period pravlenija Sulejmana Velikolepnogo v XVI - XVII vekakh. Glavnoj ljubovju i glavnoj bedoj sultana byla ukrainskaja devushka Roksolana, prodannaja v rabstvo na stambulskom rynke. Blagodarja krasote, blestjaschemu umu i neobyknovennoj sile voli, ona sumela stat ofitsialnoj zhenoj velikogo sultana i ostavit sobstvennyj

İslam ve Sosyalizm Arasında Kürtler Kitap Açıklaması Amacım Araplardan sonra ilk Müslüman millet olan Kürtlerin son asırda neden zulüm ve haksızlıklara maruz kaldığını ortaya çıkarmaktır. Kürtleri bu hale getiren gerçekten İslam'dan mı beslendiler. Bu durumu ortaya koyanlar İslam'ı siyaseten ortadan kaldırdıktan sonra İslam adına mı bu zulümleri işlediler. İşte bu kitapta onları açıklamaya çalıştım. Daha sonra da Kürtlerin tarihteki konumlarını, ne zaman Müslüman olduklarım ve İslam adına hüküm süren

İstanbul'un Kadim Sırları, sizi başka bir İstanbul'la tanıştıracak... Uzun yıllar süren bir araştırmanın sonucunda ortaya çıkan bu kitabı okuduktan sonra. İstanbul'u dolaşmayı bir deneyin. Bakın nelerle karşılaşacaksınız... Üç büyük dinin Kutsal emanetleri neden İstanbul'da buluştu? Onlardaki bu kadim kutsiyeti fark edenler kimlerdi? Bir çağın sona erişinin ve yeni bir başlangıcın sembolü Ayasofya. Sırrın anahtarını mı saklıyor? Kutsal Ahid sandığı İstanbul'da mı? Kimler, ne zaman, niye Ayasofya'nın yerini

Bu kitap, İstanbul Sinema Müzesi'nde Türk Sineması Araştırmaları (TSA) tarafından hazırlanan, Barış Saydam'ın kuratörlüğünü yaptığı "Karagöz'den Günümüze Temaşa: Osmanlı'da Sinematografın Yolculuğu" başlıklı serginin kataloğudur. Sergide, Osmanlı İmparatorluğu'nun zengin geleneksel temaşa geleneği gözler önüne serilirken, sinematografın çıkış süreci ve Cumhuriyet dönemine kadar yerleşik hale gelme serüveni de ele alınır. Karagöz, Orta Oyunu, Meddah, Tuluat, Kanto gibi geleneksel temaşa sanatlarının yanı sır

“Savaşın kötülüklerini ancak yakından tanımış olan kimse, onu yararlı bir biçimde sürdürmenin yolunu tam olarak kavrayabilir. Üstün sevk ve idare, düşmanın direnişini çarpışmaksızın kırmak demektir. Buna göre, komutanlığın en yüksek şekli, düşmanın planını bozmaktır. Sonra gelen en iyi davranış düşman kuvvetlerinin birbirleriyle birleşmelerini önlemektir. Daha sonra da düşman ordusuna savaş alanında taarruz etmek gelir. Bütün hareket tarzlarının en kötüsü ise surları bulunan şehirleri kuşatmaktır. Düşmanın

Tarih boyunca İstanbul’un farklı köşeleri için planlanmış, hatta bazılarının inşasına da başlanmış ama gerçekleş(e)memiş onlarca mimari eser, şehirde olmasa da bu kitapta hayat buluyor. Dünyanın dört bir yanındaki farklı arşiv ve koleksiyonların tozlu raflarında sıkışıp kalmış, bir dönemin hayalleri, büyük projeleri bugün gün yüzüne çıkıyor. Sarayları, köprüleri, anıtları, camileri, kiliseleri, sinagogları, müzeleriyle hayallerde yaşayan İstanbul da en az sahip olduğumuz İstanbul kadar renkli ve zengin bir

Osmanlı sosyalist hareketinin farklı bileşenlerinin teorik öncülleri ve benimsedikleri siyasal stratejiyi oluşturan temel ilkeler durağan olmaktan ziyade sürekli olarak değişen ve evrilen bir biçime sahiptir. Bu bileşenler hem kendi fikrî ve örgütsel pratikleri hem Osmanlı sosyalizminin diğer bileşenleriyle olan etkileşimleri hem de uluslararası sosyalist ve işçi hareketindeki fikrî arayış ve stratejik yönelimlerden beslenmişler ve kendi yapılarını buna uygun biçimde dönüştürmüş

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, bağımsızlık mücadelesinin bir parçası olarak, tıpkı yeni ortaya çıkan diğer ulus-devletler gibi kendi kendine yetmenin ve çağdaşlaşmanın yollarını aradı. Bunun en önemli ayaklarından birini de hiç kuşkusuz iktisadi kalkınma oluşturuyordu. Aslıhan Aykaç, Devletin İşçisi Olmak-Nazilli Basma Fabrikası'nda İşçi Sınıfı Dinamikleri'nde, kalkınma çabalarını içeren dönemi tüm dünyadaki gelişmelerle paralel biçimde inceliyor. Özellikle işçi sınıfı oluş

Tarih yapanlar tarih olmadıkça, anılar yayınlanamaz... demişti. Ancak büyük bir titizlikle günlük tutmuş ve tarihe ışık olmuştu. Yorumsuz, tartışmasız, soğukkanlı ve net ifadelerle devlet adamı ciddiyetini yaşamı boyunca yansıtmıştı. Tarihin en devingen dönemlerinin birinde yaşamış, birbirinden cesur, analitik zekâyla hızlı karar verip, sonuç almaya dönük pratik hamlelerle art arda önemli adımlar atabilen güçlü karakterlerden biriydi. Fevzi Çakmak hakkında bugüne kadar çok şey yazılmış, çok kitapta bilgiler

Türkçülüğün esasları, II. Meşrutiyet dönemi Türk düşünce hayatının önde gelen isimlerinden biri olan Ziya Gökalp'in ölümünden bir yıl önce, 1923 yılında yayımlanan son eseridir. Tanzimat'tan sonraki yıllarda Ali Suavi, Süleyman Paşa ve Ahmet Vefik Paşa'nın çalışmalarıyla gündeme gelen ve tartışılmaya başlanan Türkçülük meselesini esas itibariyle bir sistem dahilinde, mahiyeti ve programı bakımından ele alıp inceleyen ilk fikir adamı Ziya Gökalp'tir. Ziya Gökalp'in gençlik yıllarından itibaren düşündüğü v

Beş asırdan uzun bir dönem Osmanlı hâkimiyetinde kalmış olan günümüz Kuzey Makedonya Cumhuriyeti, bu dönemde inşa edilmiş çok sayıda esere ev sahipliği yapmaktadır. Bölgedeki Türk kültürünün yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması için kıymetli emanetler olan bu eserlerin ana girişleri; yapının içine doğduğu kültürü ortaya koyacak ve tarihlendirmesine yardımcı olabilecek verilere sahiptir. Dolayısı ile bu mimari unsurun tespiti ve korunması, yapıların kimliği ile Türk sanatı açısından önemlidir. Çalışm

Çağımızın en büyük çevre felaketlerinden birini, Çernobil Nükleer Santrali'ndeki patlamayı konu edinen bir kitap bu. Kuşkusuz ki ele alınması zor bir konu. Ama hatalarımızdan ders çıkarmak için onları öğrenmek de, anımsamak da zorunlu... Nükleer fizikçi Deniz Mert İçöz'ün yazdığı bu öykü, böylesi felaketlerin bir daha yaşanmaması için bir bilinç uyandırmayı amaçlıyor. Döndü İçöz'ün özgün fotoğraflarla birleşen üç boyutlu maketleri, her şeye rağmen umudun hep var olduğunu fısıldıyor.

Buhara (Özbekistan) ve Türkiye... İki uzak diyar görünse de, aralarında engin denizler ve yüce dağlar olsa da bir kan bir candır. Aynı kalbin iki bedende atışıdır, aynı ruhun iki bedende duruşudur. Tarih bunu bize göstermiştir. Buhara - Türkiye Türklüğü ilişkilerinin ilk belgeleri şimdilik Fatih Sultan Mehmed Dönemi'ne (1451-1581) kadar gitmektedir. Ancak çalışmanın daha sonraki baskılarında konunun daha da gerilere gideceği umudundayız. Fatih'ten bu yana hiç kesintiye uğramadan devam ettiği ortadadır. I. D

Anadolu'da Türkleşme sürecinin erken evresini oluşturan 11.-15. yüzyıl aralığındaki kentsel değişim süreçleri üzerinde hala az sayıda çalışma var. Böyle bir girişimde başvurulabilecek özgün kaynaklar çok kısıtlı sayıdadır. 7-8 yüzyıl önceki mekânlar üzerinde alan gözlemleriyle yargılar verme imkânları yok dene - bilecek kadar azdır. Arşiv belgeleri erken dönemlere doğru uzanıldığında iyice seyrelir ve hiçe kadar düşer. Anadolu kentlerinin radikal değişimler yaratacak geç 19 yüzyılı öncesinde yapılmış harita

VEBA SALGINI Gelin ağalar bir tarih eyleyek, Bin iki yüz kırk üç oldu bu sene, Medet Allah, insanın devri döndü, Cümle âlem ağlaşurlar bu sene Felek benim dört yanımdan taşladı Gelin, kızdan, koç yiğitten başladı Kadir Mevlâm hak emrini işledi Hidâyet Mevlâ'dan geldi bu sene Emir Mevla'dandır, evler yıkıldı Nice ana, baba beli büküldü Koç yiğitler katar ile çekildi Şehitler bayrağın çekti bu sene Gitti koç yiğitler, ağlar anası İş Mevlâ'dan geldi, nedir çaresi

Demiryollarının Sanayi Devrimi ile ilk kullanılmaya başlandığı günden bugüne kadar ki süreçte kent ölçeğindeki katkıları oldukça fazladır. Ancak buna rağmen özellikle ülkemizde Demiryolu ve Şehir ilişkisinin akademik alanda irdelenmesi çok mümkün olamamıştır. Bu çalışmanın hedefi, demiryollarının 19.yüzyıl Sanayi Şehri ile olan etkileşiminin incelenmesi ve bu yapılırken, 19.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'ndaki demiryolu seferberliğinin, başkent İstanbul'un içerisine girdiği mimari, kültürel ve şehircilik üz

Gençler! Elinizdeki kitap Çanakkale Savaşlarında yaşanmış gerçek olayları anlatan bir çalışmadır. Eseri, Çanakkale kahramanlarının kendi bakış açılarıyla yazmaya çalıştık. Kadını-erkeği, yaşlısı-genci, komutanı-eri, evlisi-bekârı ne düşündüler? Savaş esnasında neler hissettiler? Yüreklerinde hangi fırtınalar koptu? Acı çekenler, nefsi ile hesaplaşmaya girenler, canından /cananından geçenler, vatanları uğruna bedenlerini set çeken meçhul askerler nasıl duygular içindeydiler? Hepsini de bilin, duyun, hissedin

1920-1980 TÜRKİYE'Sİ AKINCILAR DERNEĞİ GENEL BAŞKANLIKLAR DÖNEMİ AKINCI GENÇLER DERNEĞİ (07.03.1980-12.09.1980) ŞUBE ÇALIŞMALARI AKINCI KURULUŞLAR AKINCILARIN İRTİBATTA OLDUĞU DERNEK VE KURULUŞLAR AKINCILARIN YÜRÜYÜŞ VE MİTİNGLERİ AKINCI KAMPLARI AKINCILARLA ÇATIŞMA AKINCI YAYINLARI AKINCILARIN ÜMMETÇİLİK FAALİYETLERİ AKINCILARIN OKUL VE YURT ÇALIŞMALARI AKINCILARIN AVRUPA ÇALIŞMALARI AKINCILARIN FİNANS KAYNAKLARI AKINCI-MSP İLİŞKİLERİ DERNEK GENEL MERKEZ BİNALARI İTAAT AKINCI ŞEHİTLER AK

Osmanlı devleti; ancak kuruluşundan yüz elli yıl sonra İstanbul'un fethi ile kendini pekiştirdi. Ve bu tarihten de bir yüzyıldan daha fazla bir zaman (Kıbrıs'ın alınmasına kadar) gücü gittikçe arttı, yüceldi. Osmanlı Devleti büyüklüğünün en yüksek derecesine erişince, yüz elli yıl konumunu korumaya gücü yetti. Ve bundan sonra da XVIII. Yüzyılın ortalarına, yâni Küçük Kaynarca Antlaşmasına kadar hızla bir çözülmeye ve gerilemeye doğru yol almaya başlamıştır. Hammer; aslen Avusturyalıdır. Latince ve Yunanca i