Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 46 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
12 Mart askerî darbesini konu edinen romanlar Türkiye tarihinin karanlık bir dönemine tanıklık eder. Estetiğe odaklanmayı zorlaştıran toplumsal, siyasi ve tarihsel gerilimlerin etkisindeki 1970'li yıllarda yazılan bu romanlarda ilk göze çarpan katman, devrimci muhalefet ve karşı karşıya geldiği milliyetçi muhafazakâr tepki olsa da, aslında Soğuk Savaş ikliminde farklılaşan fikir ve eylemler aracılığıyla bütün bir Türkiye toplumu, iktidar meselesine ilişkin bir sorgulama için sahneye çıkarılır. Erkeklik, 12
44.5 TL.
Tükendi
Biz kendimize bu çırpınma anlarında rastladık. Biz kendimize başkalarına sahiciliğimizi ispat etmeye çalışırken alıştık. Biz kendimizi başkalarına göstermeye çalışırken kendimize inanmayı öğrendik. Biz görüntülerle haşır neşir bir nesle hayallerimizi sevdirmek istiyoruz. Biz kendimizi sevdik. Biz kendimize inandık. Biz kendi kendimize anlatıyorduk. Kim? Kimdi o? Bizi kâğıtlara geçiren kimdi? Birbirlerinin sesi olan üç kadın. Onların adları Zümrüt. Zümrütler. Birbirlerinin içinden doğdular. Aşkla okudular,
29 TL.
Tükendi
Mutfak tutkusunu anneannesinden alan Işıl Ertunç'un, Dört Mevsim Mehlika'sı alışıldık bir yemek tarifi kitabının ötesine geçiyor: Çocukluk ve gençlik hatıralarına, anneannesiyle geçirdiği zamanların hikâyelerine, ailecek toplandıkları sofralardaki muhabbetlere, gelenek göreneklere dair anekdotlara, unutulmuş ya da az bilinen tariflere de yer veren Ertunç, okuru için geniş ve zengin bir sofra kuruyor. Öte yandan mutfakta kendisini sürekli izleyen, talimatlar veren anneannesinin hayali de Ertunç'la zaman zama
35 TL.
Tükendi
Yeni beliren taze gün ışığı bu mevsimde bile kuru dallara çiçek bastırmıştı. Bakışları çiçeklerle bezeli tek tük ağaçtan öteye uzandı. Evlerinin olduğu sokak ne kadar sakin ve ıssızsa, kesiştiği sokak da bir o kadar canlıydı. İnsanlar durmadan yürüyor, geçip gidiyordu. Sevinç kendini de o kalabalığın içinde hayal ederken yanağını yavaşça serinlikten çekip kocasına döndü, Ihlamur yaptım. İç, boğazını yumuşatır, dedi. Dilek Türker'in öykülerinde karakterler kendilerine birer zırh örüyorlar, ne yaşarlarsa yaşa
21.5 TL.
Tükendi
Merhametsiz babaların, şefkatli annelerin, dal dal uzayan ailelerin, arkadaşların yanı başında, zamanın çok yavaş aktığı köy toprağında geçen bir çocukluk... Ve onun her yaşta, her yerde üstümüzden eksik olmayan bazen gri, bazen renkli tozları... Sedat Anar, Hallerin Esiri'nde geçmişiyle yüzleşmeye çalışan bir adamın yolculuklarla, ölümlerle ve en önemlisi şiirle kesişen hüzünlü hikâyesini anlatıyor. Ne yaşanırsa yaşansın hep var olan muzip anları da göz ardı etmeyen sürükleyici birroman...
26.5 TL.
Tükendi
Ben, gönüllü köprü bekçisi, Gece gündüz burada... Gündüz Vassaf, Mostar Köprüsü'ne ilk görüşte aşık olur. Aylar geçer. Köprünün geçmişi, bugünü ve geleceği hakkında almaya başladığı notlar, bir köprü bekçisinin günlüğü haline gelir. Gündüz Vassaf, Mostari'de bir yandan dünyayla hesaplaşıyor, öte yandan da samimiyetle kendini sorguluyor. Günlüklerin de Mostar Köprüsü'ne duyduğu tutku tüm yalınlığıyla ortaya çıkıyor. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası ilan edilmiş, Evliya Çelebi'nin 16 imparatorluk dol
45 TL.
Tükendi
Gece, sessizlik değil damıtılmış ses demekti. Gündüz bütün sesler birbirine karışıp gürültüye dönerken, gece her ses kendi sadeliğiyle belirirdi. Çocukluğun şarkıları, ruhların iniltileri, baykuşun ötüşü. Gündüzün karmaşasında bunlar anlaşılmazdı. Acılar, özlemler de öyle. İnsan geceleyin kendisiyle yalnız kaldığında hissederdi saf sızıyı... Gündüz o yükleri taşımak kolay, insan gerçekten yalnız olduğuna geceleri inanabilirdi. Avdo, hünerli bir mezar taşı ustası. Çocukluğu mu onun, yoksa o mu çocukluğunun
234 TL.
Tükendi
Beklemek, bir şeyin yoluna ve haline girmesini beklemek, beklerken olacak olanın olması için gereken her türlü başka hale geçişlere, kalışlara tahammül etmek ne zor şeydi. Başı da, ortayı da, sonu da bilip beklemek ne tahammülü güç şeydi. Tanrının da yaptığı bu muydu? Baş, orta, son belli, helak kaçınılmaz, ancak önemli olan o zamanı geçirmek, o zamandan geçmek. Ve geldiğinde gelmemiş gibi, bilmemiş gibi, yaşamamış gibi gelmek, rüyayı görüp uyanmak ve Neyse rüyaymış, demek ve aynı yerden uyumaya devam etmek
156 TL.
Tükendi
Hayat: Başlangıç noktasından sona doğru yol alırken, nelerle karşılaşabileceğini tahmin edemediğin bir seyahat. Herkesin başlangıç noktası farklı olduğu gibi; son durağa gidiş yolu, gideceği vesait, mola vereceği yerler, yolun uzunluğu, kısalışı, engebesi, geçeceği tüneller, refakatindekiler, inip binenler de farklı. Küsülen anneler, adını sevmeyen çocuklar, hayatımızı kendi hayatları sanan kardeşler, hemen kardeş olanlar, kabuğunu kırmaya çalışanlar, o kabuğu evi sananlar, yalnız kalanlar, hep yalnız kala
113 TL.
Tükendi
Uzun bir bekleyişten başka bir şey olmayan hayatımın son bekleyişinin içindeyim bu sefer. Geleceği bekliyorum. O da beni bekliyor. Birazdan karşılaşacağız, hissediyorum. Bu kavgadan sağ çıkabilecek miyim bilmiyorum fakat bir önemi yok artık. Bundan sonra beklemek olmayacak, son bu. Cezamı önden çekmiş gibi hissediyorum. Ölsem bile rahat edeceğim, öldükten sonra beklemek de bitecek. Cennet cehennem meselesi filan ilgilendirmiyor beni, her ne olacaksa olsun artık hiçbir şeyi beklemem gerekmeyecek. Yanacaksam
115 TL.
Tükendi
Mehmet Özgül çevirisi, Alexander Chudakov'un önsözü, Charles Du Bos'nun sonsözü, Yazar ve dönem kronolojisi, Kitaba dair görsellerle. 1890-1892 arasında yazılmış öykülerden oluşan Düello , modern öykücülükte bir ekol oluşturan Çehov'un olgunluk dönemine ait kısa ve uzun öykülerinden her zamanki gibi lezzetli bir kitap. Çağdaşlarının görkemli başyapıtlarının aksine ölçeğine insanı alan mütevazı yapılar kurarak Rus toplumunun yalın hakikatlerini betimleyen Anton Çehov, Düello 'da kısa öykü ile uzun öykü
179 TL.
Tükendi
Armağan İlkin çevirisi, Lionel Trilling'in önsözü, Richard Keller Simon'ın sonsözü, Yazar ve dönem kronolojisi, Kitaba dair görsellerle. Meleklerin Uğramadığı Yer, 20 yüzyılın büyük yazarı, romancı ve eleştirmen E. M. Forster'ın ilk büyük eseri. Henüz 26 yaşında yazdığı Meleklerin Uğramadığı Yer'de Forster, roman sanatında büyük bir ustalık sergilerken Britanya'nın kolonyal geçmişinden kalan önyargılarına yönelik eleştirel bir bakış da sunar. Kocasının vefatından sonra gittiği İtalya'nın ücra bir kasabasınd
203 TL.
Tükendi
Hayatı anlayamamak kadınları anlayamadığını söyleyen adamın sözü kadar perişan bir ifade gelir bana. Be nabekâr, kadını anlayıp da ne yapacaksın, yapacağın değişecek mi? Peki hayatı ne yapacaktım? Onu anlayayım diye psikanaliz mi öğrenecektim, Jungları, Laingleri okuyup şizofreni yolculuklarına mı çıkacaktım, şeyhleri ayrı, doktorları ayrı mı etekleyecektim, kendimle ilgili hem de bu dünyama ait bir söz söyleyecekler diye kulak mı kabartacaktım? Söz doğru olsa zaten kaçardım, yalan olsa bayılır tekrarını du
160 TL.
Tükendi
''... bu sınıftaki beş öğrencinin beşi de aynı derecede umutsuz vakalardı. Sadece beş kişi, çok daha kalabalık sınıflardakilerin toplamından daha fazla sorun yaratmayı beceriyorlardı. 'Hepsi birbirinden beter!' diye düşündü . 'Herkes kendi derdinde. Yemek okulu değil, psikiyatri kliniği sanki canına yandığım!' Kendine hayran, filmlerdeki gibi bir şefle evlenmek peşindeki İnci; hayal insanı, sakar Mustafa; yaptığı sıkı rejim sonucu verdiği kiloları tekrar almaktan ölesiye korkan, terfi bekleyen Fikret; sıkı
123 TL.
Tükendi
Derinlerde bir yerde koca bir kaya vardı da, abilerim ablalarım şuna bir el atıverelim demek için çıkıyordum dışarı. Tesellisi, telafisi imkânsız bir arayıştı bu. Ne yapsam ne etsem bir milim bile yerinden oynatamadan o kayayı, aklımı oynatma noktasına gelmiştim sonunda. Ana-kız kendimizi kapattığımız bu evde bir canlı cenaze, bir ağır yaralı olarak yaşamayı maharet saymanın saçmalığına bir son vermek gerekiyordu artık. Nohut oda bakla sofa evlerde birbirlerine tahammül etmek zorunda kalan ana-babalar ve ev
142 TL.
Tükendi
Sıkıntının temelde bir anlam krizine işaret ettiğinden yola çıkarak, sıkıntı mekânlarına ve zamanla ilişkisine, bir estetik kategori olarak kullanımına, siyasette uç verdiği anlara, edebiyat ve sinemadaki temsillerine ve ona karşı sunulan panzehirlere bakmak, bu coğrafyaya özgü anlam arayışlarına ve çatışmalarına dair kışkırtıcı sorular ortaya atabilir. Aylin Kuryel, Sunuştan Son yıllarda Türkçenin en yaygın kullanılan sözcüklerinden biri, sıkıntı. En yaygın kullanım şekli de: Sıkıntı yok! Kalıbın bu kadar
223 TL.
Tükendi
Sarı telefon bir gün olsun çalmadığı halde sehpadaki varlığını senelerce korudu. Zamanla ahizesi kırıldı, sonra tuşları çıktı, ardından kablosu koptu. Bir sabah annem sarı telefonu kömür sobasına attı. İçimde, sivilceli ve çilli bir çocuğun Alo! sesini duydum. Açsaydın, Seni seviyorum, diyecektim. İsmail Saymaz, bazen bir Erzurum türküsünün soluğunu ya da Karadeniz'in yerinde duramayan rüzgârını İstanbul'un baş köşesine getiriyor; bazen de İstanbul'un hovardalıklarını, neşesini ve rengini tutup memleketin d
95 TL.
'Geçmiş', 'bugün' dediğimiz şeyin içinde saklı duran bir anılar yumağı. Aynı zamanda gelecekten de kehanetler içeren bir yumak bu. Yaşadığımız her şey, ardımızdan yuvarlanıp birikerek 'şimdi'yi oluşturduğu için geçip gitmiş; kaybedilmiş bir şey de yok aslında. (...) Zamanın kendine ait bir şiddeti ve gücü var. Hatırladığımızda bize acı ve keder veren şeyler saklı içinde. Ama yaralarımızın merhemi de kabuğunun altında ve ne yazık ki Mısri'nin dediği gibi; bizim dermanımız, yine derdimizden başkası değil. Er
151 TL.
Tükendi
Çıt diye kırılıyor iki insan. Bir vakit kaynadıkları yerden. Kimse duymuyor. Arabalar geçiyor sokaktan. Çocuklar koşuyor. Küfrediyor biri. Bir kadın camdan bağırıyor mahalle bakkalına: 'Kadir, iki ekmek!' 'Tamam, abla! Hemen!' (...) Kimse duymuyor o incecik kırılma sesini, hayatın gürültüsü patırtısı içinde. Bir tek ikisi. Melisa Kesmez ilk kitabı Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz'deki öykülerinde derin yaşanmışlıkların, büyük hayal kırıklıklarının, küçük mutlulukların, irili ufaklı şaşkınlıkların
139 TL.
Mahallede, evde dikiş diken bir erkek yadırganmazdı, öyle hatırlıyorum. Para veren de olmazdı. Bu işi para için yapmazdı babam... Babam yokken, dikiş makinesinin küçük çekmecesindeki terzi yüksüğünü alır, parmak parmak dolaştırırdık. Parmağımıza bol gelen o yüksükle, iğneli iğnesiz, dikişli dikişsiz nice oyunlar uydurur, kaybedeceğimizden korkan annemizden ne azarlar işitirdik. Bir masal oyuncağını andıran bu yüksük, bizim parmağımızda sıradan bir nesneye benzerken, babamın parmağında bir mücevhere dönüşürd
118 TL.
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 46 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1