İngiltere'ninTürkiye tarafından ısmarlanan iki savaş gemisinin teslimini, savaşın başladığı anda durdurup parası ödendiği hâlde alıkoymasıylaTanrı'nın Alman gemilerini bunların yerine yolladığına inanılıp kapalı bulunan Çanakkale Boğazı'na iki yabancı savaş gemisinin girmesine izin verildi. Gemileri satın alıyoruz! Onlara Türkçe adlar vereceğiz, direklerine ay yıldızlı bayrak çekeceğiz ve Almanların Akdeniz filosunun başı Türk donanmasını başkomutanı oluveriyor hemen. Yavuz ve Midilli'nin (Goeben ile Bres

Sutherland Menzies tarafından yazılmış olan Gençler İçin Osmanlı İmparatorluğu Tarihi isimli kitap, Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarına bizzat şahit olmuş bir tarihçinin gözüyle, Anadolu topraklarından geniş bir coğrafyaya yayılmış olan bu imparatorluğun geçmişine ve kökenlerine dair geniş kapsamlı bir inceleme sunuyor. Yazar, sadece ciddi etkilere sahip olan olay ve kavramların dahi köklerine kadar girerek detaylı bir anlatı sunmakla kalmıyor, bunu aynı zamanda toplumun gözünden ve farklı kültürlerin p

Vladimir İlyiç Ulyanov takma adıyla Lenin, 1870 yılında Volga kıyısındaki Simbirsk'te doğmuştur. İlerici kişiler olan anne ve babası altı çocuğuna da iyi bir eğitim vermiş ve hepsi de devrimci olmuştur. Küçük yaşlarda zorluklarla tanışan Lenin, daha 17 yaşındayken devrimci kavgaya atılmış ve girdiği hukuk fakültesinden aynı yıl atılarak Kazan Guberniya'sındaki Kokuşkino köyüne sürgün edilmiştir. Sürgünde geçen zamanını özellikle Rus yazarlarının kitaplarını okuyarak geçirirken Rusya'nın geleceği hakkında en

Osmanlı Devrinde Hoca Nüfuzu, Tarihi Sevdiren Adam ismiyle tanınan ve çalışmalarını Osmanlı Devleti üzerinde yoğunlaştıran Ahmet Refik Altınay'ın kaleme aldığı en önemli eserlerden biridir. Altınay'ın, devrin önemli ve tarihî hadiselerini konu alan eserlerinin sayısı 150'yi geçmektedir. Bu dönemde başka birçok mühim hadiseler de yaşanmasına rağmen yazar, sadece muhtevaya başlık olan Osmanlı Devrinde Hoca Nüfuzunu anlatmış; mevzu dışında kalan birçok hadiseyi diğer eserlerinde zikretmiştir. Osmanlı Devrinde

Nasıl ki bireyler hayata gözlerini açar açmaz yaşadıklarının toplamıysa ve bir bireyi anlamanın yolu bu toplamı anlamaktan geçiyorsa, bir toplumu anlamak için de tarih sahnesine çıktıktan sonra başına neler geldiğini anlamak gerekir. Yani bir toplumun bugününü anlamak tarihini anlamaktan geçer. Bu açıdan bakıldığında Osmanlı döneminin tarihini anlamak modern Türkiye Cumhuriyeti'ni anlamanın başlıca ön koşuludur. Özellikle Osmanlı'nın son 100-150 yılı bu açıdan oldukça önemlidir. Bu dönemle alakalı birçok ka

Doğançayır'ı anlatmak öyle kolay bir şey değildi. Bunun için mutlaka bilgi ve belgelere ihtiyaç vardı. Aksi taktirde belge olmadan belgesel yapmaya kalkışanlar, köyün ilk kuruluşunu; yol kesmekle geçinen ve kervancılar tarafından öldürülen bir arap eşkıya ya bağlayan, köyün eski yerinin yukarıören olduğunu iddia eden, Kırkkız mezarlığını ise dünkü istiklal harbine kadar indirgeyen insanlar türeyecek, günümüz iletişim imkanlarını da kullanarak, yeniden tarih yazmaya kalkışanlar olacaktı. Sırf bu hataya düşü

Fransız gazeteci ve yazar Berthe Georges Gaulis, Millî Mücadele döneminde Anadolu'ya gelmiştir. Cephedeki araştırmaları ve Mustafa Kemal Paşa ile olan görüşmelerinde, Anadolu'da verilen mücadeleyi çok iyi anlamıştır. Berthe Gaulis, gazetelerdeki makalelerinde ve kitaplarında; Türk davasını savunmuş, Mustafa Kemal Paşa'ya faaliyetleri hakkında bilgiler vermiştir ve böylece Millî Mücadele'ye çok önemli desteği olmuştur. Bu kitap, Gaulis´in izlenimlerinden yola çıkarak Anadolu'ya gidişini, Türklerin Millî Mü

Osmanlı İmparatorluğu, tarihi boyunca kendisine tehdit ve tehlike olarak görmüş olduğu toplulukları Şeyhülislam otoritesinin yardımı ile kâfir, zındık, mülhit, sapkın, dinsiz, din düşmanı şeklinde kategorize edip; Alevi, Bektaşi, Kızılbaş, Kalenderi, Haydari, Işık Taifesi, Bâtıni vb. toplulukları bir nevi kendi meşrebince şeytanlaştırarak, süreklilik arz edecek şekilde taşlama yolunu seçerek yok etmeye çalışmıştır.Hamdullah Çelebi, Şer'iyye Mahkemesinde on gün boyunca, canı hazırda bekleyen iki celladın teb

Bütün Almanları büyük bir devletin sınırları içinde birleştirmek ve bu millete hakiki bir istikbalin şartlarını, yani yaşayış imkanlarını sağlamak idealimiz anlaşılır anlaşılmaz, birden bütün düşmanlarımız karşımıza dikilmişlerdi. Harp kaçınılmaz oluyordu. Bu harbi önlememiz için Alman milletinin temel menfaatlerine ihanet etmeyi kabul etmemiz lazımdı. Temel menfaatlerimizi göstermelik bir bağımsızlık karşılığında değişemezdik. Böyle bir tutum, ceplerini doldurmak için bir takım boş formüllerle gargara yap