Bu nasıl kaderdir bu nasıl yazı Kabuk bile tutmaz gönül yarası Yaralı döşümde eksilmez sızı Kabuk bile tutmaz gönül yarası Kılıçla doğrasan hekim bakardı Nasırlarım azsa cerrah yakardı Dikenler batırsan kendi çıkardı Kabuk bile tutmaz gönül yarası Söylediğin sözler zehirden acı Kor ateşte yanar ciğerim ucu Lokman Hekim sustu yokmuş ilacı Kabuk bile tutmaz gönül yarası Yüreğim burkulur tutulur dilim Sol yanımı döver daim sağ elim Günbegün kötüye gidiyor halim Kabuk bile tutmaz gönül yara

Girme namertlerin dedim koluna Sen girdikçe ben yine de can dedim Derme goncasını bakma gülüne Sen derdikçe ben yine de can dedim Dedim gözü yaşlı kaldım ardında Niyazlar eyledim olmaz derdinde Kurma otağını düşman yurdunda Sen kurdukça ben yine de can dedim Bir başıma koyma yadlara gidip Bulanık sularda görünmezmiş dip Yorma şu kalbimi derbeder edip Sen yordukça ben yine de can dedim Yalvardım cananım uzakta durma Bana nispet için arsıza varma Zalim hançerini kalbime vurma Sen vurdukça

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken. Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, az gittim uz gittim. Dere tepe düz gittim. Çayır çimen geçerek,lâle sümbül biçerek; soğuk sular içerek, ayla ayla bir güz gittim. Bir de dönüp ardıma baktım ki ne göreyim? Gide gide bir arpa boyu gitmemiş miyim?

Billur Köşk Masalları, Türk masal geleneğinin bir yansımasıdır. İlk olarak ne zaman ve kimin tarafından yazıldığı belli olmayan Billur Köşk Masalları Anadolu'nun ilk masalları olarak kabul edilmektedir. Hayal gücünün sınırsız olduğu masallar, 1873 yılına ait en eski basımından hazırlanmıştır. On dört olağanüstü masaldan oluşmaktadır;

Türklerin Anadolu'ya yerleşmesinden sonraki hayatı tarihçiler tarafından genellikle Anadolu Selçukluları ve Osmanlı tarihi olmak üzere iki ana dönem halinde ele alınmış ve bu çerçevede incelenmiştir. Bazı araştırma eserleri müstesna olmak üzere özellikle okullarımızda okutulan tarih derslerinde, Selçuklulardan itibaren Osmanlı Devleti'nin yükselme devrine kadar olan devrede bu iki devlet dışında kalan teşekküller hakkında yeterli ve gerçekçi bilgiler yok denecek kadar azdır. Beylikler Dönemi olarak adlandır

SENİ BAŞKA SEVDİM Yemin olsun Allah'a yalan yoktur sözümde Ben seni başka sevdim başka sevdim be gülüm Öylesine yücesin büyüksün ki gözümde Ben seni başka sevdim başka sevdim be gülüm Şirin için Ferhat'ın dağı delmesi ne ki Leyla'nın Mecnun'unu çölde bulması ne ki Keremin Aslı'sına olan sevdası ne ki Ben seni başka sevdim başka sevdim be gülüm Titreyen ellerime saçımda aka bakma Yetmedi mi yaktığın artık daha çok yakma Sıkı tut Haşutlu'nun ellerini bırakma Ben seni başka sevdim başka sevdim be g

EYLÜL Mevsim sarı hazanda, tabiatta bir hüzün Gözyaşlarını siler kederli gökyüzünün Ölümü bekler zaman; ağaç, çiçek mahlûkat Gazeller biriktirir yolun sonunda sırat İncecik bir çizgide solup yeniden açmak Her yıl yeni bir korku uyuyup uyanmamak Mevsim sarı hazanda hazan başında eylül Neden? Kederli yaslı eylülü anar gönül Eylül kara toprağın huzura bulma anı Eylül yeni bir doğum için hazırlanma zamanı Sarıdan beyaz renge beyazdan yeşillere Açılacak her bahar kapatılan yelpaze Uykuya doyan toprak yeniden uya

Dağların eteğinde kartal gibi tünerken Son vakte ezan oldu vadideki çığlıklar Tarihe not düşenler fırtınayla sinerken Kendini yazan oldu vadideki çığlıklar Dört mevsim azgın Çoruh can alırken canlardan Ağıtlar yükselirdi loş ve köhne hanlardan Acı haber gelince sularda olanlardan Yıllarca hazan oldu vadideki çığlıklar Artvin'den Erzurum'a bütün köyler imece Olanlardan kurbanlar verildi gündüz gece Yol destan oldu dilde, ağıtlar hece hece Bir ömür Fizan oldu vadideki çığlıklar O tarihler vadide yaşanan Orta