Evsli Muaz ile Hazreçli Kebşe çiftinin çocukları olarak 590 yılında Medine'de doğmuşum. Cahiliyenin, kabile taassubunun çıkmaz sokaklarına mahkûm olmuş bir coğrafyanın çocuğu olarak büyüdüm. Gün geldi kabilemin reisi oldum. Savaştık, öldük, öldürdük. Ama çıkmaz sokaktı yaşadıklarımız. Allah resulünün Medine'ye eğitim ve davet faaliyetlerini yapmak için gönderdiği Musab ile tanışana kadar bu böyle devam etti. Müslüman olunca dünyam değişti. Hayata bakış açımfarklılaştı. Farklı kabilelerden olsak da kardeş ol

Allah resulünün ashabı arasında aşırı şakacı yönümle daha çok İslam'ın gülen ve güldüren yüzünü yansıtıyordum. Sempatik bir yapım vardı. Simam, göreni güldürecek bir yapıdaydı. Rabbim, beni de böyle yaratmıştı. Ciddi olmayaçalışsam da tipim elvermiyordu. Zaten beceremiyordum da. Allah resulünün gülmesi için bir şey yapmama gerek kalmıyordu. Beni her gördüğünde zaten gülüyordu. Allah resulü ile tanışmamış olsaydım, İslam'la şereflenmemiş olsaydım ben bir hiçtim. Şakacı kimliğimle temayüz etmeme bakmayın bütü

Umeyr ile Hannas'ın oğlu! Miladi 585 yılında Abduddar oğulları kabilesine mensup bu güzel ailenin çocukları olarak dünyayı teşrif etmişim. Erkek çocuk olarak doğmanın hayata açık ara önde başlamakla eş değerde görüldüğü, cahiliyenin alaca karanlığının hâkim olduğu bir dünyaya gözlerimi açmışım. Kız çocuklarının istenmeyip ayak bağı olarak görüldüğü, erkek çocuklarının ise gücü temsil ettiği haliyle iştiyakla istendiği yıllarmış... Benim doğumum evimizde sevinç rüzgârları estirmeye yetmiş. Kız çocuklarının y

Temim kabilesindenim. Kabilemin atası Temim İbn Mürr'dür. Adnan'a kadar uzanan pak bir nesebe sahiptir. Bir baskında esir alınıp köle olarak bir pazardan diğerine dolaştırıldım. Mekke'deki köle pazarında Ümmü Enmar beni satın aldığında henüz çok küçüktüm. Evet, her şeyi hatırlayacak yaştaydım ama köle pazarlarında bir mal gibi itilip kakıldığım bu dönemde henüz buluğ çağına ermemiş bir çocuktum. Henüz küçücük bir çocukken olacaklardan ve beni neyin beklediğinden habersiz, yeni sahibim, Ümmü Enmar ile evine

Künyesi, Ümmü Ebiha olan yeryüzü yıldızlarının ilklerindenim. Ömrü, asr-ı saadet olanım. Günahtan, kirden, maddi ve manevi pisliklerden korunmuş, yüzü ak ve pak olan, parlak ve aydınlık bir hayatın sahibi Zehra'yım. İzzet ve namusuna, inancına olan düşkünlüğü derecesinde hassas olan Betül'üm. İslam mektebinin, vahyin gölgesinde tüten hanenin ilk öğrencilerindendim. Babamın gölgesinde adeta yalçın dağların eteklerinde doludizgin akan ırmak misali çağlarken dünyanın gelmiş geçmiş en muhteşem annelerinden biri

575 yılında İsfehan'ın Ceyy kasabasında doğmuşum. Selman, Müslüman olduktan sonra Allah resulünün bana taktığı ismim. Soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyayı teşrif etmişim. Babam, yaşadığımız kasabanın yöneticisiydi. Dedelerimden Behnüzan, İran hükümdarlarındanmış. Ben kaçırılmadım. Köleliğim yol arkadaşlarımın ihaneti sonucuydu. Razı oldum çünkü uğruna yola çıktığımhakikatin son durağı olan Medine'ye bir şekilde ulaşmam gerekiyordu. Ulaştım da! Hür olarak çıktığım yolun sonunda hürriyetimi kaybetmiş köle

Sıddık olan Ebubekir ile Ümmü Ruman çiftinin kızları olarak 605 yılında Mekke'de, varlıklı bir ailede dünyaya gelmişim. Henüz küçük yaşlarımda Allah içimizden Muhammed'i elçisi olarak bize vahiyle gönderdi. Küçüktüm ama tüm aile bireyleri gibi iman kervanındaki yerimi aldım. İlk mürebbim annem ve babamdı.İmanın, sadakatin, fedakârlığın, sabrın, zulme karşı direnmenin, mücadelenin ne olduğunu babamdan öğrendim. İmanın öğrenilen hususları yaşamak ve tebliğ etmek olduğunu da...

Talut, İsrail oğullarının ileri gelenlerinden, hükümdar çıkması beklenen ailelerinden değildi. O, fakir tabakadan bir halk çocuğuydu. İsrail oğulları, kendileri için kurtarıcı lider isteyince yüce Allah, onlara Talut'u seçtiğini peygamberleri aracılığı ile iletince buna itiraz ettiler. Zira beklentilerinin tam tersiistikamette bir tercihti. Nimetlerin sahibi, dilediğine nimetini bahşeden yüce güç, kimi seçeceğini onlara soracak değildi. Takdir Talut'tan yana işlemiş, kurtarıcılider Talut seçilip üstün kılın

Müslümanların zevk, sefa ve debdebe içine mahkûm oldukları her devirde zühd ve tasavvuf hareketinin öncüleri arasında yer aldılar. Müslümanları bu cendereden çıkaracak çabalara imza attılar. İlim geleneği içinde kalarak toplumsal bozulmalara karşı net tavır alıp bu hususta gayret gösterdiler. Bu dönemde yaşamış ve tasavvuf hareketinin öncüleri arasında yer almış ilim ve gönül sultanı ulemanın hayatlarını okuyacağınız bu kitapta sahih kaynakların bizlere naklettiği bilgileri bulacaksınız. Etraarında bir takı

Babam Sinan, annem Selma Hatun'dur. Hem babam hem de annem, soylu ve varlıklı ailelere mensuptular. Soyluluğun ve varlıklı olmanın, genel geçer üstünlükkriteri sayıldığı demlerde, böyle bir aileye mensup olmanın avantajlarıyla yaşamımı sürdürüyordum. Dedem Übülle kadısı, babam ise Kisra'nın Übülle Valisi idi. Baskından esir alındım. Ve benim köle pazarlarındaki hikayem de böyle başladı. Önce kölelik kemendini boynumdan çıkardım. Kaçıp kurtulmuş, özgür bir birey olarak yaşamaya başlamıştım. Kölelikten özgürl

İnsanın yaratılış hikâyesini konu edinen Adem Olmak kitabımız, insan ve yaratılış etrafında yapılan tartışmalara Kur'an'dan cevap bulma çabasının sonucunda ortaya çıkmış bir kitaptır. Adem olmak adam olmaktır! iddiasıyla yola çıkmış, İlk insan kimdir? Ne zaman yaratıldı? Yaratılış nasıl gerçekleşti? Yaratılışın mahiyeti neydi? Dünya hayatı ve insanın sorumlulukları nelerdir? sorularına yanıt vermektedir. İslam'ın ana kaynağı olan Kur'an'ın insan hakkında serdettiği hususları bir kısım felsefik görüş ve yakl