Mesut Ensarioğlu, sevilen karakteri Hayalbaz'ın maceralarını anlatmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yaz tatilde en yakın arkadaşım Hakan'la korsancılık oynarken, sahile vurmuş bir şişe bulduk. Şaşkınlıkla şişeyi denizden aldık. Nereden geldiği belli olmayan bu gizemli şişenin içinde rulo yapılmış eski bir parşömen parçası vardı. Şişenin ağzındaki mantarı çıkardık ve merakla içindeki parşömeni açtık. İçinde tam olarak şunlar yazılıydı: Seg, Timayo tiyo, katuya rico Mugavi ha ha yo Zivaro tama ya kapati. Fila yo

Kalabalıktan bir ses yükseldi. Hey, burada hıçkıran bir çocuk var! Çocuk hıçkırıp duruyor, şaşkın şaşkın etrafına bakınıyordu. Ne var yani, daha önce hiç, hıçk, hıçkıran birini görmediniz mi, hıçk? Bir cümle kurayım derken bile iki defa hıçkırmıştı. İşte bu, tam aradığım kişi. Günlerdir aradığım ama bulamadığım hıçkıran biri! Hemen şekerimi kendisine vermeli ve hıçkırığı durduran şekerimin işe yarayıp yaramadığını göstermeliydim. Çünkü her an hıçkırığı geçebilir ve benim de tüm hayallerim suya düşebil

Bir sabah uyandığımda, Mars'ta akrabalarımızın olduğunu öğrendim. Müsaitsek bize geleceklermiş. Yine anneme bir sürü iş çıkmıştı. Bunu nasıl mı öğrendim? Posta kutumuza bırakılan bir mektuptan tabii ki... Mektupta tam olarak şöyle yazıyordu: Sevgili akrabalarımız Hayalbaz ve ailesi... Eğer müsaitseniz akşam size oturmaya geleceğiz. İmza, Mars'taki akrabalarınız... Anneme bu mektubu gösterdiğimde, Hemen hazırlıklara başlasak iyi olur. Tüm işler akşama kadar ancak yetişir, dedi. Sanki her hafta